Aile hukuku toplumun en temel yapı taşı olan aile kavramı içerisindeki bireylerin birbirlerine karşı hak, sorumluluk ve özgürlüklerini kanun yolu ile belirleyen hukuk alanıdır.
4721 sayılı Türk Medeni kanunu Aile Hukuku mevzuatını oluşturmaktadır.
Aile Hukuku Neleri Kapsar?
Aile hukuku bildiğimiz anlamı ile aile kavramının içerisinde bulunan ve aile içerisinde bulunan aile üyelerinin birbirini etkileyecek her türlü kararının özgürlük sınırlarını birbirlerine olan yükümlülükleri şart koşmak kaidesi ile belirleyen bir alandır.
Detaylı olarak aile hukuku kapsamındaki konuları şu şekilde sıralamak mümkündür:
- Nişanlanma ve evlilik koşulları
- Boşanma davaları
- Aile içi ilişkiler ve yükümlülükler
- Velayet davaları
- Aile konutu
- Nafaka davaları
- Evlat edinme şartları
- Nafaka ve nafaka türleri
- Tazminat davası
- Batıl olan ve olmayan evlilikler
- Aile cüzdanı
- Evlenme izni
- Evlilik başvurusu
- Boşanma sonrası ikinci evlilik
- Akıl sağlığı sebebiyle evlilik ehliyeti
- Yaş sebebiyle evlilik ehliyeti
- Akrabalık ilişkileri sebebiyle evlilik yasağı
Aile hukuku kapsamındaki bazı önemli konular ile ilgili kanun maddeleri şu şekildedir:
Evlilik, Nişan Koşulları Ve Ehliyeti Konusu
Madde 118- Nişanlanma, evlenme vaadiyle olur. Nişanlanma, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça küçüğü veya kısıtlıyı bağlamaz.
Madde 129- Aşağıdaki kimseler arasında evlenme yasaktır: 1. Üstsoy ile altsoy arasında; kardeşler arasında; amca, dayı, hala ve teyze ile yeğenleri arasında, 2. Kayın hısımlığı meydana getirmiş olan evlilik sona ermiş olsa bile, eşlerden biri ile diğerinin üstsoyu veya altsoyu arasında, 3. Evlât edinen ile evlâtlığın veya bunlardan biri ile diğerinin altsoyu ve eşi arasında.
Madde 126- Küçük, yasal temsilcisinin izni olmadıkça evlenemez.
Madde 125- Ayırt etme gücüne sahip olmayanlar evlenemez.
Boşanma Davaları Gerekçeleri Konusu
- Zina durumu
Madde 161- Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
- Şiddet, hayata kast durumu
Madde 162- Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.
- Yüz kızartıcı suç işlenmesi durumu
Madde 163- Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir.
- Aile evinin terk edilmesi durumu
Madde 164- Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim veya noter tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir.
- Akıl hastalığı durumu
Madde 165- Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hâle gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.
Velayet Davası Konusu
Madde 182 – Mahkeme boşanma veya ayrılığa karar verirken, olanak bulundukça ana ve babayı dinledikten ve çocuk vesayet altında ise vasinin ve vesayet makamının düşüncesini aldıktan sonra, ana ve babanın haklarını ve çocuk ile olan kişisel ilişkilerini düzenler.
Aile Konutu Dokunulmazlığı Konusu
Madde 194- Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hâkimin müdahalesini isteyebilir.
Nafaka Hakkı Konusu
Madde 175- Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.
İkinci Evlilik Şartları Konusu
Madde 132- Evlilik sona ermişse, kadın, evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün geçmedikçe evlenemez. Doğurmakla süre biter. Kadının önceki evliliğinden gebe olmadığının anlaşılması veya evliliği sona eren eşlerin yeniden birbiriyle evlenmek istemeleri hâllerinde mahkeme bu süreyi kaldırır.
Aile hukuku mevzuatını oluşturan Türk Medeni Kanunu ile ilgili detaylı bilgiye https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.5.4721.pdf bu linkten ulaşabilirsiniz.
Aile Hukuku Davalarında Yetkili Olan Mahkemeler Hangileridir?
Aile Hukuku davalarında yetkili mahkeme Aile Mahkemesidir.
Aile Hukuku Neden Önemlidir?
Aile kavramı dünya üzerindeki bütün toplumlarda bulunan, toplumun hatta devletin gidişatını etkileyen etkin bir yapıdır. Aile yapısındaki bozulmalar süreğen bir şekilde devam ettiği durumda toplumun içerisindeki pek çok farklı yapının bozulmasına, suç oranının artmasına, eğitimli insan kitlesinin düşüşüne, genç nüfusun azalması sebebiyle ülkenin yaşlıların daha ağırlıkta olduğu durağan bir topluma dönüşmesine sebep olabilir.
Bu sebeple insanlar ve insan geleceği için bu denli önemli olan bir kavrama hukuk alanında da ehemmiyet göstermek ihtiyacı doğmuştur. Aile hukuku, aile yapısı içerisindeki kişilerin yükümlülüklerini belirlemektedir. Bu durum çocuk sahibi olan kişilerin çocuklarına karşı olan sorumluluklarından eşine karşı olan sorumluluklarına hatta akrabalık ilişkisi içerisinde olduğu kişilere karşı yükümlülüklerine kadar geniş bir alanın üzerinde durulmasına sebep olmuştur.
Örneğin bir çocuk dünyaya geldikten sonra anne ve babası o çocuğun yaşaması için gereken temel ihtiyaçları başta olmak üzere eğitim ihtiyaçları, tedavi ihtiyaçları, duygusal ihtiyaçları gibi pek çok ihtiyacını karşılamakla yükümlüdür. Anne baba boşanmış olsa dahi çocuklara karşı yükümlü bulunulan sorumluluklardan kaçamaz.
Aile hukukunun varlığı boşanma olması durumunda da nafaka ile çocukların maddi ihtiyaçlarının giderilmesini zorunlu kılar. Nitekim aile hukuku alanının hiç olmaması durumunda aile, çocuk, boşanma, nafaka, velayet vb. gibi durumlar kişilerin vicdanına kalacak ve özellikle çocuklar için problemli bir ortamda büyümesi sebebiyle topluma kazandırılamamasına sebebiyet verecektir. Bu da uzun vadede suç oranının artmasına uygun zemini hazırlar.
Öte yandan aile hukuku, evlenme ehliyeti bulunmayan veya aralarında evlenme izni olmayan kişileri de kesin bir şekilde belirlemiştir. Evliliğin ve çocuk dünyaya getirmenin sorumluluğunu alamayacak yaştaki veya zihinsel engeli olan kişilerin evlenmesi hukuken doğru değildir.
Akrabalık ilişkileri sebebi ile üstsoy/altsoy, kardeş, evlat edinilen çocuk, amca, dayı, teyze, yeğen vb. gibi kişiler de aile hukukuna göre evlenememektedir. Bütün bu sınırlamalar elbette toplumun düzenini ve kutsallarını korumak amacıyla