Ülkemizde 2002 senesinin ilk günü yürürlüğe giren 4721 numaralı Türk Medeni Kanunu’na da dayanak oluşturan medeni hukukun temelleri Avrupa kıtasında atılmıştır. Medeni hukuk temelde beş ana başlığa ayrılır:

  • Miras hukuku,
  • Kişiler hukuku,
  • Borçlar hukuku,
  • Aile hukuku,
  • Eşya hukuku.  

Bu başlıkların her biri aynı zamanda özel hukuk alt dalları olarak da kabul edilir. Bunlar arasında miras hukuku üzerine uzmanlaşmış ve tecrübe edinmiş hukukçulara miras avukatı denilmektedir. Aynı zamanda vasiyet avukatı gibi isimlerle de anılan bu avukatlar, çoğunlukla gaiplik ya da vefat üzerine ortaya çıkan tasarrufların hukuki boyutuyla ilgilenir.  Hem miras bırakmak için vasiyet düzenlemek isteyenler hem de miras hakkı doğan mirasçılar, miras avukatına ihtiyaç duyabilir.

Miras Hukuku Neleri Kapsar?

Miras hukuku kapsamında müvekkiller; arabuluculuk, hukuki danışmanlık, vekaleten dava yönetimi gibi birçok farklı hizmete gereksinim duyabilir. Miras hukukunda en çok görülen konu başlıkları şu şekilde sıralanabilir:

  • Mal paylaşımı davaları,
  • Reddi miras kararlarına itiraz,
  • Vasiyetname türlerinin hazırlanması,
  • Mirastan yoksunluğu tespit davaları,
  • Miras feragati için sözleşmeler,
  • Borçlu mirasçılara kayyım atanması,
  • Mirasçılık belgesiyle ilgili işlemler,
  • Vasiyet iptallerine ilişkin davalar,
  • Miras istihkak davaları,
  • Miras paylaşımında ortaya çıkan bütün uzlaşmazlıklar,
  • Yasal mirasçıların tespiti.

Miras Hukukunda Mal Paylaşımı Nasıldır?

Mal paylaşımı miras hukuku içinde en çok uzlaşmazlık yaşanan başlıklar arasında sayılabilir. Vefatından sonra gerçekleşmesini istediği çeşitli tasarruflara dair hayattayken vasiyet hazırlayan kişilerin mirasçıları, mal paylaşımında miras bırakanın vasiyeti dışına çıkamaz. Ancak usule uygun ve resmi bir vasiyeti bulunmayan miras bırakanların yakınları, yasalar çerçevesinde çeşitli derecelendirmelerle mirasçı kabul edilir. Bahsi geçen yasal mirasçılar soy bağı kriteri üzerinden belirlenir. Bu durumda ebeveynler birinci derece üst soylar, çocuklar da birinci derece alt soylar olarak kabul edilir. İkinci derece yan soylar olarak kardeşler, ikinci derece alt soylar ise torunlardır. Aynı zamanda amca, dayı, teyze, hala ve kuzen statüsündekiler de üçüncü derece yan soy olarak mirasta hak iddia edebilirler. 

Vasiyetname Olmadan Mal Paylaşımı Yapılması

Eğer miras bırakan geçerli bir vasiyetname bırakmadıysa, birinci derece kanuni mirasçılar kabul edilen çocuklar mirası eşit olarak aralarında paylaşabilir. Vefat eden kişinin kendinden önce hayatını kaybeden bir evladından torunu bulunuyorsa, hak doğrudan toruna geçer. Yasal mirasçıların hangi koşullarda ne oranda miras paylaşımı yapabileceği Türk Medeni Kanunu içinde kapsamlı olarak düzenlenmiştir.

Mirastan Çıkarılma Durumu

Vasiyetname ile resmi olarak kayıt altına alınacak miras bırakan tasarrufları arasında, mirasçılardan herhangi birini mirastan çıkarma hakkı da bulunmaktadır. Elbette ilk kademede alt soy ve üst soy bağı bulunan mirasçıların, mirastan mahrum kalabilmesi katı şartlara bağlanmıştır.  Örneğin eş ve çocuk statüsündeki mirasçıların, miras üzerinde saklı payları vardır. Saklı payı olan mirasçıların hangi oranda mirastan yararlanabilecekleri ise yine TMK içinde 506. Maddede düzenlenir. Bu düzenlemeler doğrultusunda bazı durumlarda mirastan çıkarılan eş ve çocuklar yine de mirastaki haklarını alabilirler. Fakat saklı payı olan mirasçılar istisnadır. Geri kalan koşullarda miras bırakan, kendi mirası üstüne istediği gibi tasarruf kararları almakta özgürdür. 

Saklı payı olan mirasçıların da mirastan mahrum bırakılabilecekleri bir yöntem vardır. Bu işleme mirastan ıskat denilir. Mirastan ıskat edilen eş ve çocuklar; tenkis, terekenin iptali davası, pay alma davası gibi hukuki yollardan da menedilmiş kabul edilirler.

Mirasın Reddedilmesi

Mirasın reddedilmesi işlemi aynı zamanda reddi miras olarak da bilinir. Mirasçıların bütün haklarından vazgeçmesi anlamına gelen bu işlemde, miras bütüncül olarak ele alınır. Kısaca mirastan gelecek alacakları kabul ederek, miras bırakanın borçlarından feragat etmek mümkün değildir. 

Külli halefiyet ilkesi olarak bilinen prensipler bağlamında yasalarla tayin edilmiş mirasçılar; miras bırakanın vefatından itibaren mirasçı statüsüne ulaşırlar. Mirasçı statüsü hayatını kaybeden kişinin arkada kalan mallarında hak sahibi olmak kadar aynı zamanda onun borçlarının sorumluluğunu da almak demektir. Dolayısıyla miras bırakandan sadece borç kalması durumunda reddi miras yapılmazsa mirasçılar kendi kaynaklarıyla miras bırakanın borçlarını ödemelidir.

Bu noktada mirasçının iki yolu vardır. Birinci olarak mirasın gerçek reddi yapılabilir. İkinci durumda mirasın hükmen reddi olarak bilinir. Mirasın gerçek reddi işlemi TMK / 609 içinde düzenlenmiştir. Miras bırakanın son ikametgâh adresindeki Sulh Hukuk Mahkemeleri, bu işlem için yetkili ve görevli kabul edilir. Bahsi geçen adli unsurlara sözlü ya da yazılı olarak yapılabilir. Ancak TMK 605/2 içinde belirlenen şartlar ortaya çıktığında bu işlemlere gerek yoktur. Çünkü miras bırakan, vefatından önce iflas gibi bir durum yaşadıysa ya da borçlarını ödeme aczi çekiyorsa hayatını kaybettiği zaman miras hükmen reddedilmiş kabul edilir. Fakat mirasçılar bu noktada mirasın hükmen reddine iptal davası açma hakkına sahiptir.  

Vasiyetname Türleri ve Hazırlama Şartları

TMK / 502 kapsamında düzenlenen vasiyet türleri üçe ayrılır ve ayrı şartlara bağlanmıştır:

  • Resmi vasiyetname,
  • El ile yazılan vasiyetname,
  • Sözlü vasiyetname.

Vasiyetname; bireylerin hayatlarını kaybetmelerinin arkasından gerçekleşmesini diledikleri talep ve tasarrufların kayıt olarak tutulduğu ve mal paylaşımının nasıl olacağının belirtildiği şahsi bir beyandır. Gerekli şartlar sağlandığı sürece sözlü ya da yazılı olarak oluşturulabilir. Vasiyetname türleri fark etmeksizin bir bireyin miras bırakan statüsünde olması için; on beş yaşını doldurmuş olması ve ayırt etme gücü ile özgür iradesinin bulunması şartları aranır.  

Resmi Olarak Vasiyetname Hazırlanması

Resmi olarak görevlendirilmiş bir memur ve iki şahit nezaretinde hazırlanması gereken resmi vasiyetnamelere dair hükümler Türk Medeni Kanunu 532. Madde ile 537. Madde arasında düzenlenmiştir. Bahsi geçen resmi olarak yetkili memur; bir sulh hâkimi, bir noter ya da kanunla belirlenmiş farklı bir memur olabilir. 

Resmi vasiyetnamenin hazırlanabilmesi adına miras bırakan yetkili memura vasiyetnamenin yazılması için başvuru yapar. Sonra yazılan vasiyetnameyi okuyarak onay verir, imza atar. Arkasından orada hazır bulunması gereken şahitlerin önünde vasiyetnamenin geçerli ve doğru olduğuna dair sözel beyanda bulunur. Bahsi geçen şahitler, miras bırakanın soy bağı olanlardan veya kamu hizmetinden menedilmiş kişilerden seçilemez. Aynı zamanda okuma yazma bilmeyenler, özgür iradesi ve ayrıt etme gücü bulunmayanlar da vasiyetname için şahitlik yapamazlar.

El Yazısı ile Vasiyetname Hazırlanması

El yazısı ile kendilerine vasiyetname hazırlamak isteyen kişiler ilgili düzenlemeler adına TMK / 538 ‘e bakabilir. Vasiyetnamenin en başında bulunması gereken, yazıldığı günün tarihi de dahil olmak üzere kâğıt üzerindeki her şey miras bırakanın el yazısı ile yazılmış olmak zorundadır. Bu doğrultuda okuma yazma bilmeyen kişilerin el yazılı vasiyetnameleri geçerli kabul edilemez. Başkaları tarafından yazılmaları da mümkün değildir. Bir vasiyet el yazısıyla yazıldıktan sonra; resmi vasiyetname için yetkili olarak sıralanan memurlardan herhangi birine kapalı ya da açık zarf şeklinde verilmelidir. Kişinin bunu vefatından önce gerçekleştirmediyse vasiyetname geçersiz kabul edilir.

Sözlü Vasiyetname Hazırlanması

Türk Medeni Kanunu 539. ve 541. maddeleri arasında üçüncü ve son vasiyet türü olan sözlü vasiyetname şartları düzenlenmiştir. Bu işlemde herhangi yazılı kayıt bulunmadığı için düzenlemeler katı kurallar içerir. Miras bırakacak kişilerin diğer iki vasiyet türünden birisi hazırlayamayacakları şu durumlarda sözlü vasiyet hakkı doğar: 

  • Savaş durumunda olma,
  • Ölüm anının yakın olduğu bir durumda bulunma,
  • Şiddetli hastalık geçiriyor olmak,
  • Elde bulunmayan imkanlarla ulaşım özgürlüğünün olmaması.

Bu şartların ortaya çıkması durumunda resmi vasiyetname için gerekli şartları sağlayan iki farklı şahit önünde sözlü vasiyet yapılabilir. Fakat bu durumda şahitlerin okuma ve yazma mecburiyetleri istisna olarak dışarıda kalır ve okuma bilmeyenler de sözlü vasiyete şahitlik yapabilir. Bahsi geçen şahitlerin vakit kaybetmeden vasiyeti yazıya geçirme yükümlülükleri bulunur. Eğer ortak olarak bu işi yapamıyorlarsa bir noter bularak sözlü vasiyet ona yazdırılmalıdır.  Sonrasında yazılı hale gelen vasiyet yetkili mercilere ulaştırılır ve işlem sona erer.